Hayatımızda verdiğimiz bir çok kararı bilinçli bir akıl ile veremeyiz çünkü hepsi bir karambol kurbanıdır.
düşününce dinine çok bağlı bir insanın dini gereği zina etmesi en büyük günahlardan sayılır
fakat bir karambol ortamı yaratılır. Karamboldan kasıt bir öpüşme anı olabilir
o öpüşme anında gidip o insan için en kutsal saydığı şeyi önüne getirin
yine zevkleri doğrultusunda hareket eder, bir başkası da ilerde ne olacağına şimdiden karar verilen anlar olur.
Ve sen daha ileriyi görmeden ilerinin ne olduğunu bilmeden bir karambolde bırakılırsın ve artık görmediğin bir şey
için tahmin yürüterek bir şeyler yapman istenir. Eğer gerçekten senin için ideal olan şeyi,ileride yapacağını şimdiden tahmin edebilirsen senin zaten
ileride bir şey yapmana gerek yok çünkü bu öngörüyle zaten çok büyük bir medyum olabilirsin. Bu suç kimin bilemem ama
artık nurtopu gibi mutsuzluk çöker üstüne gider. Her yaptığın iş sana eziyetmiş gelir tabi kazanacağın paraya göre eziyette
artar ve sende artık öyle bir düşünce oluşmuştur ki istesen de istemesen de bu eziyete katlanacaksın hatta bir saatten sonra
daha çok para kazanmak için daha çok eziyet çekmek isteyeceksin. Yine bir karambol anında sevdiğine kavuşup kavuşamayacağın belli olur
ya yürekli çıkarsın o karambol anında sevmekle, sevdiğin kızı etkilersin ya da pısırık bir şekilde eveleyip gevelersin, anlayacağın her şey bir
karambol anında olup bitiyor. Neden karambol bu kadar önemli çünkü sen bu hayatta bir şeyleri tek başına yapamazsın. Tek başına yapabilsen
oturur derse çalışıyormuş gibi ezberler aynanın karşısında yaparsın her şeyi, ama gelgelim meseleye birine sevdiğiniz söylemeniz için gerekli olan cesaret o kişinin
size hangi gözle baktığıyla ilgilidir. Artık bir karambol bir şansamı döner yoksa şansızlığamı oda karambolün büyüklüğüne kalmıştır.
Kesinlikle ışıkları sönen evler değil beni
efkarlandıran
efkarlandıracak bir şeyin olmaması asıl
artık karanlıklardan korkmuyorum
kendimden korkmaya başladım çünkü
karanlıkları var eden asıl sebep kendimden
aynada görünüşünü yok eden
bir tasavvufcu gibiyim bunun
için zerre caba harcamadım
kendimden kaçmam yetti
artık ne olurum bilmem ne bir baltaya sap
ne de bir ağaca dal...

Sigarayı içtiktikten sonra duvara sürtüp attığımız zaman ne söner ne de tam yanar sadece duman çıkarır işte içimizde de bazıları hep böyledir ne vardırlar ne tam yokturlar bir zaman sonra çıkardıkları duman içimiz şuursuz hale getirir Ve artık üstüne basıp söndürmenin zamanı gelmiştir.
Şurubu ağzımızda tutup gezdirdiğimiz zaman acı olan tadı dahada acılaşır ve hemen yutarız işte sevdiğimiz kadınlarda böyledir yüreğimize acılarıyla girerler biz onları yüreğimizde tuttuğumuz her an daha da acılaşır ve bunun şuruptan tek farkı kolay kolay yutamamamızdır.
Ne gerek var böyle şevkli kasvetli havalara sonra kendimize tanrıdan pay biçiyoruz,bak günün anlam ve önemi geçiyor önümüzden sen ve benden eksik.
(yeni tanışmış kişilerin iletişimsizliğin neredeyse yok olduğu dünyada birbirleriyle samimi tanışma aşaması)

-Görüyorum ki düşlerdeki güzelliğe sahipsiniz.
-biraz öyleyimdir.
-ama bir eksikliğiniz var !
-(hafif bir gülümsemeyle) neymiş o
-çok kırıtıyorsunuz ve galiba ben buna vuruldum
-ne yani kırıtışımamı vuruldunuz
-ne bilim ilgimi çekti ya da daha önce kimsenin kırıtışına vurulmadığım için
garip geldi
-ne kadarda garipsin
-bende biraz öyleyimdir
-e ne yaparsın genellikle hayatında
-genellikle düş kurarım hafif aşklara sahip
-siz?
-ben genellikle diş gıcırtadırım
-nasıl
-diş gıcırtadırım diyorum
-yani
-sıkılırım
-ha bende de olur biraz
-yok sa sizde mi sıkılınca diş gıcırdatıyorsunuz?
-hayır ben de genelde sıkılırım e ! beni niye tanımak istiyorsun?
-niye böyle garip bir soru sordun şimdi
-ne bilim genelde kadınlar sorar ya böyle şeyleri
-yok sa sen geneldeki kadınlardan farklımısın ? farklıysan niye onların kullandığı soruları kullanıyorsun ? (filozof edasıyla,kurnazca)
-memnun oldum Sokretes bey ben de afrodit şu babası tanrı olan
-yoksa mizahınızı babanızdan mı aldınız (kurnazca)
-babam şaka yapmaz, o tanrı ciddi olması gerek yoksa insanlar onu ciddiye almaz
-hm şimşekleri kadar sertte
-ayrıca çok sempatikdirde
-ne iyi ne iyi...
-ne iş yaparsınız ?
-Tiyatrocuyum ben
-ben çok severim tiyatroyu
-siz ne iş yaparsınız
-düş kurarım dememişmiydim
-nasıl
-düş kurarım yani
-hm o değil ! şu insanların ekmek parası dediği ve hep böyle dediği için sömürüldüğü işler olur ya
ne bilim sekreterlik, tekstil ya da ne bilim hemşire gibi (ciddi)
-Anladım Stalin bey. ben bir şey yapmam baba parası yiyorum babamız tanrı sonuçta onu gecelim de harbi sen beni niye tanımak istedin ?
-(filozof edasıyla elini cenesine bırakarak)ne için tanımak istedim ? ne için tanımak istedim ? niçin niçin düşünüyorum düşünüyorum
bir sebebi yok, yok malesef
-ee bu konuşma niçin başladı
-bilmem ne yapmak gerek sence
-tanışalım
-tanışalım
-neleri seversin?
-çiceği,böceği serçeyi istersen seni ?
-nasıl
-istersen seni diyorum
-beni?
-sevebilirim
-nerden çıktı bu ? (kadınlara özgü bir ciddilikle, işgüzar bir şekilde
-bilmem sevdiğim şeyleri sıralarken birden niçin tanışmak istediğimi hatırladım galiba
-demek tanışmak istemenin sebebi bu
-neymiş
-beni sevmişsin
-yani seni yeni tanısam bile gülüşünle ayçiçek tarlalarına tanklar sokuyormuşsun gibi oluyor
-nasıl oluyor
-ezici
-nasıl(anlamamazlıktan gelerek)
-eziyorsun yani
-hahahaha
-ne var niye güldün
-hiç
-merak ettim niye güldün
-gülerim ben hep dememişmiydim
-e ne mükemmel bende gülerim ama bu kadar içselleştirmem, yani güler gecerim sen en çok nelere gülersin ?
-genelde  güzel olan şeylere
-ne yani sen bana güzel mi demek istiyorsun
-hahahaha
-bak yine güzel dedin
-tabi canım
-kıvırmayı çok iyi beceriyorsun demişmiydim
-e sen nereme vurulmuştun
-konuşmada da bu kadar iyi kıvırdığını bilmiyordum
-hahahahaha
-belli sizde sevmişsiniz beni
-(ince bir gülüşle) hayır canım ne münasebet, bakma öyle dediğime her güldüğüm şey
güzel değil mesela bazen insanlarada gülerim insanlar güzel midir sence? galiba güzel olan
şeylere gülerim derken mutlu olduğum için söylemişimdir.
-bence doğasına göre yaşayan insan güzeldir tıpkı bir aslan gibi veya fare gibi şimdi dolandırmayayım lafı
sen az önce ne dedin ? demek benim yanımda mutlu oluyorsun
- demek senin yanında mutlu oluyor muşum
-evet kesinlikle mutlu oluyorsun
-hahahaha
-bak tekrar mutlu oldun ve mutlu olduğun için güldün
-hahahaha (ağzını tutarak)
-kapatma gül sana yakışıyor
-ne kadar yakışıyor ? kırıtışım kadar mı (tekrar ağzını tutarak güler)
-ne kadar da samimisin
-(gözlerinden gülmekten dolayı akan yaşı silerek )
-ee ne içelim
-ben bi kahve alırım (garsonu çağırarak)
Garson:hoş geldiniz ne alırdınız
-ben bi kahve alayım sütü bol olsun
-ben de kahvesi bol olan bi kahve alıyım
-(bir an bir sessizlik yaşandı sami içinden acaba ne desemde bu kızı etkilesem diye geçiyorken aklındakiler biran agzına dökülür)
beceremiyorum ya
-neyi
-neyi? ben ne dedim az önce
-beceremiyorum ya
-ben mi dedim demek sesli düşünmüşüm
-allah allah neyi beceremiyorsun
-seni etkilemek için bir kaç söz söylemeyi beceremiyorum galiba
-hahahaha senin kendin olman yetiyor (alaya alarak)
-vay vay itifatlara bak bence sen kendin ol kendini pozisyondan pozisyona sokmana gerek yok
sadece gülmen benim için yeterli
-(silkilerek) böyle mi (gülerek)
-ne mükemmel ! bu tanışmanın sanki garip bir enerjisi var. şuan içimde garip bir delilik var
-aynısı bendede oldu bilemiyorum nasıl bir şey ama çok sevinçliyim
-burası yeşilcam kokmadı mı sence de bey efendiciğim
-mizahına müteşşekirim hanfendiciğim
-hahaha (ışık söner)
Bu sıcaklığın ve rüzgarın verdiği sarhoşlukla olup olmadık şeyler düşledim yine sen vardın her zamanki gibi her senaryoda olduğun gibi yine almadı ajans bir entelin iki elini birleştirip çok klasik demesi gibi oysa bana da klasik ama bende bu pek etki etmiyor alıyor zihnim ve gerekli tüm parayı karşılıyor. Bu zamanlarda tutturdum para kazanmaya, beceremem biliyorum,kendimi basit hissediyorum bir şeyleri beceremeyeceğim galiba olup olmadıklığın başlangıcı buradan mu geliyor dersin,galiba bilemem yine çoğu şeyi bilmediğim gibi bunu da bilemem belki senide bilmiyorum olamaz mı sahi sen esin kimsin sen ? bir düşüncemi ? varlık mı yoksa her ikisinin bende oluşturduğu bir bütün müsün bence sen bir bütünsün benim senle oluşturduğum ve kendimi var ettiğim bir bütün. bu bütünde güzel olan her şey var. Kuş ötüşleri,bar arıları,serçeler bütün için bir anlaşmaya gerek yok biz olmamız yeter. Zaten biz bir anlaşmayız birbirimizin anlaşması. zaten bize aykırıdır aykırılığa kaçmak ha bize lazım dersen seninle ona da razıyım...
Bugün otobüste bir dindar tanıdım,günde beş vakit namaz kılıp üç saat kuran okurmuş, aslında hayatı sevmezmiş ama allaha ayıp olmasın diye yaşarmış saatleri hep dakikmiş bir dakika bile geçiktirmezmiş namazını, acı çekmede de dakikmiş Dostoyevskiyi tanımış geçenlerde dahada ağırlaşmış acıları kuran okuyarak hafifletirmiş acılı gecen günlerini.

Geçenlerde bir  fahişe tanıdım otobüste günde 4 erkekle yatarmış hep dizi izlermiş günü böyle geçirir, insanları çok iyi anlarmış,kimin ne olduğunu anlaması için sadece bakması yetermiş insanlar onu hep tanımak isterken nasıl bu işe düştün dermiş hep aynı cevabı verip geçiştirirmiş, hayatı hiç sevmez bir şeylere  ayıp olmasın diye yaşarmış. Acı çeker, hep basit düşler kurar, düzeni sevmezmiş.

Geçen kendimi tanıdım otobüste kaybolmasın diye numaralı otobüslere bindirilmiş alzheimer
hastası yaşlı bir amca gibi nereye gideceğimi ne yapacağımı bilmiyordum, günde 16 saat düşünür günümü böyle geçirirdim günün çoğu zamanında acı çekerdim mutsuz olmak için bir şey yoktu ortada tıpkı acı çekmenin bir sebebi olmadığı gibi hep bir şeyler yapmak isteyip sadece düşünürüm. yaşamı pek sevmem ama kendime ayıp olmasın diye yaşarım.

Dinen yerine getirilmesi gereken bir ibadet gibiyim bir tiyatrodan daha sağlam rol içeren bir sinemadan daha kurgusal ve ucunda görmediğim şeylere erişme isteğiyle yanıp tutuşuyorum..
Dışarıda yalnızlığımı artıran bir kar yağıyor sanki yağan her kar tanesi yalnızlığımın üstüne düşüyor ağırlaştıkça ağırlaştırıyor yalnızlığımı.
Önceden yaşamayı isteyipte yaşamak isteği mi yaşamayı düşünmem şimdide istediğim yaşamı yaşayıp yeniden farklı bir yaşamı düşünmem bana garip geliyor.
Bugün senin kadar güzel bir güneş doğdu Pek sevinmedim ben Nede olsa oda akşama doğru senin Gittiğin gibi gidecek Giderken ayaz getirecek...


-neden bu gece hiç lambalarınız yanmadı yoksa sizinde borçtan dolayı elektiriklerinizi mi kestiler
-evet
-siz de hep kahvaltıda ekmek,peynir zeytin yiyip, çay içiyorsunuz değil mi
-evet
-sizin de çocuğunuz ihtiyaçları giderilmediği için yarım yamalak eğitim görüyor değil mi
-evet
-peki sizinde hep iş yerindeyken sırtınız ağırıyor mu
-evet
-sıkılıyorsunuz da
-evet
-siz de fırça yiyorsunuz
-evet
-sizin de geleceğe dair bir planınız yok değil mi
-evet
-siz de bir şeylerden pek haz almıyorsunuz
-siz de hayatınızdan bıktınız
-siz de artık bir şeylerin değişmeyeceğine inanıyorsunuz
-ee peki neden sabahtan siz de yerine biz de demediğim için beni uyarmıyorsunuz?
Hep bir şeylere inanma ihtiyacı duyduk, kimimiz suya, kimimiz havaya, kimimiz toprağa, kimimiz zihnimizde oluşturduklarımıza inandık
kimimiz hep yalnız kalmayı yeğledik, yalnız kalmasını bile beceremedik
yalnız kalmayı insanlardan uzak durmak sandık
oysa yalnızlık insanın kendisiyle birleşmesidir
içiyle var olmasıdır. Onca kalabalığın arasında bile yalnız
kalabiliriz gerek yok bir kolon dibinde oturmaya,bir pencere kenarında durmaya,
kimimiz beceremedik değişmeyi hep üstümüzdekilerin veya etrafımızdakilerin değişmesi sandık değişimi,oysa gerçek değişim yine kendi içimizde farklılaştırdıklarımızdır.
Kimimiz yükseldik fakat bunu da yanlış anladık, yüksekliği hep para, konum, saygınlık sandık
oysa bu bir ovadan dağın üstüne çıkmaya benzer bizim sandığım yükseklik sadece
insanların gözüyle görüp içleriyle anlayamadığı bir yüksekliktir bu
gerçek yükseklik ise içinde kendi bencilliğini, vicdansızlığını aşmaktır. Biz
çoğu şeyi yanlış anladık çünkü her şeyi görünüşe bağladık ve içimiz
her zaman eksik kaldı işte o zamanda sorunlarla karşılaştık
oysa anlasaydık içimizin her şeyi değiştirmeye gücü olduğuna
o zaman insanlaşırdık...
Muz kabuklarının sürtünmesiyle üzerinde pek görünmez çizgiler olur kabukların kararmasıyla o görünmez çizikler genişler ve derinleşir. Tıpkı insanların pişmanlıkları gibi zaman geçtikçe pişmanlığın derinliği ve genişliği insanın içinde hissedilir...

Makineler oluşturuyoruz içimizde
çarklarıyla bizi parçalayan
bizim yaptığımız şey bile yetiyor bizi
parçalamaya
çünkü asıl önemli olan bir şey var
biz parçalanmayı zevk biliyoruz.
ksek topuklu binalardan atlıyoruz senle
Ayaklarımız kanat çırpıyor ama nafile Çakılıyoruz buğday kokan tarlalara İstifa ederiyoruz nazik davranışlarımızdan, sarmaşık otlar biriktiriyoruz beynimizde dikenli Düşündükçe ağırtıyor kafamızı Ağlamak çare olmuyor. Sonra bir rüzgar çıkıyor uçuruyor bizi topraklarda en sevdiğimiz cam kırılışları bunlar biliyorum.

Yıldızlı bir gecede tekrardan seni seviyorum.Sisofos taş taşımayı bırakıp oturuyor. İsa çarmıktan inip ellerini sirkeleyip aynı görevi gördüğü sisofosun yanına oturuyor sigara yakıyorlar bir kölelinin özgürlüğüne kavuştuğu anı hatırlatıyor bana evren bir an yörüngesinden saşıp ters dönüyor insanların başı dönüyor. Senin neden başın dönmüyor neyin tılsımı bu yok oluşa mı girdin yoksa, evet benim dünyamda öyle oldun yok oluştasın şuan bu seni rahatsız etmiyor biliyorum...
Dıştan buğulanmış otobüs camını içten elimle silmem, gibi amaçsız bir iş yapıyorum seni sevmekle...

Popüler Yayınlar

Dediği gibi...

Yazı , edebiyat, sinema vs gibi entelektüel uğraşlarla uğraştığım günden beri kendimle ve arkadaşlarımla konuştuğumda hep kendi olmak konusu...