Beynimin içindeki hücreler küfür ediyor bana sırf
fotoğraflarını görünce sarsıldığım için, hangi lob ile seviyorum
seni bende bilmiyorum sağ ile seversem bipolar bozukluğa yol
açıyorsun sol ile seversem de sen hariç her şeyi unutuyorum
ne garip bir semptomdur bu tarifi yok, yemek yemeği, toplumdaki
rolümü, düşünmeyi unutuyorum. Biraz iyi geliyor aslında
nefret etmeye başlıyorum yavaş yavaş senden ta ki seni gördüğüm günleri
hatırlayıncaya tek, siliyorum tek tek nefret duygularımı
çalışma saati dolmuş bir işçi gibi yorgun düşüyorum
bir an önce uykuya dalıp sabah olmasını bekliyorum
yine aynı şeyler oluyor bir monotonluk sarıyor beni
böyle sürüp gidecekmiş gibi devam ediyor…




Ölü biri bu dünyada akılsız bile olsa ölümün nasıl olduğunu bildiği için bu dünyadaki bütün
insanlardan bilgilidir.

Gençken yarın daha güzel bir gün için uyursunuz, ihtiyarlayınca daha kötüsü için...
Diğer kelimelerin hüzünle arasında bir bağ var mı bilmem ama beklemeyle olduğu kesindir
bir de hayatınız boyunca hep birilerini ve hayallerinizin gerçekleşmesini beklediyseniz
sizde daha çok hüzün uyandırır.
Çift tarafı olan bir askı olalım senle. çok fazla yüklenmedikce göçüp gitmeyelim bu dünyadan
Amansız bir çaresizlik sarıyor beni
Sığınacak bir gölge arıyorum, üşürken bile kaçmak istiyorum
Güneşten, aydınlatmamasını istiyorum ayın beni, nasıl geldiysem
Tekrar aynı şekil yok olmak istiyorum dünyadan, aklımla bir makine yapıyorum
Yok olmak için, çarkları olan bir makine, sonra zihnim sıkışıyor arasına amansız can
çekişiyor. umarsız izliyorum, kurtarmak gelmiyor içimden, çarklarda parçalanırken
zihnim içinden umursamadığın anlar çıkıyor. tekrar umursamıyorum ve tekrar kaybediyorum...
Seni düşününce hep uykum gelir kurtulmak için tabi.Ama lanet rüyalar bırakmıyor.
Eğer bir şeyden korkunuz varsa sizle o şey arasında zerre kadar bağlantı yoktur.
Gözlerin olmadan ellerinle bir şeyleri görebilirsin ama renkleri göremezsin.
Eğer bir topluluğa her gün bir şey hatırlatma gereği duyuyorsanız o topluluğun aptal bir topluluk olduğu su götürmez bir gerçektir.
Güneş beni ısıtabilir,
yağmur beni ıslatabilir,
ay beni aydınlatabilir 
sen bana üçüsünü birden 
bir arada yapıyorsun gülüşünle, 
Nerdesin ey kutsal sevgili
 Güneş battı,yağmur dindi,
ay ışıgını çekti benden...
Düşünün bir düğündesiniz çevrenizde gelin ve damatın babası tüm her şeyi halletmiş alnının akıyla çocukları evlendirmeyi planlıyor.Anneleri çocuklarının yuvadan çıkışından bir üzüntü duyuyor ama bir yandan da onları mutlu görünce üzüntü yerini sevince bırakıyor. Ortalıkta ne yaptığını bilmeyerek dolaşan çok iyi süslenmiş,gelin ve damadın kardeşleri, yeni bir aşk aramaya belki bu düğün sayesinde yeni bir düğünün oluşmasına zemin hazırlayan şacları taranmış kuaförde yapılmış kadın erkekler, para kazanmak için müzik yapan grup, ortalıkta yeni arkadaş edinip durmadan koşturan çocuklar, akrabalar, komşular hiç birinin aklından birazdan bomba patlaması geçiyormuydu hayır çünkü o an onlar tarihler boyu süregelen toplumu oluşturan bir kavramı yani bir aileyi oluşturmak için toplanmıştılar hepsinin aklında farklı şeyler vardı, umutları vardı, heyecanları vardı, sevgileri vardı karıncayı incitmeyen öfkeleri vardı ve bir an patlama oldu heyacanları, umutları, sevgileri, öfkeleri uzuvlarıyla birlikte bir yerlere dagıldı 
Onlarda umutlanmamaya, sevmemeye ,öfkelenmemeye,heyacanlanmamaya tövbe ettiler...
Çayın dumanı
Tozun dumanı
Tütünün dumanı
Birleşmiş düşüncelerle
Belki kızını
Belki sevdiğini
Belki de vatanını
Düşünüyor hasretle...
Beni yok eden sensizlik değil senden bir an vazgeçmem ve usanmadan arkasından tekrar seni istemem...

Hayatın güzelliklerinden biride rüzgarda pencereden gelen ıslık sesi; insanı derin düşüncelere daldıran,çocukluğuna götüren,sevdiğini hatırlatan,annesini özleten,köyünü özleten bir ses. Bir ses bile insana bu kadar duyguyu yaşatıyor. Hayatı güzelliği herhal...
Kendimi iyi hissettiğim zamanlarda ay,güneş,çiçek,dünya bir an gözüme çok mükemmel ve yaratıcı gözüküyor. Her şeye çok sevecen bir şekilde bakıyorum, her gün düşündüğüm biz bu dünya neden varız düşüncesi bir an yok oluyor, saçımın savruluşundan bile zevk alıyorum. Ama kendimi iyi hissetmediğim zamanlar ki bu zamanlara sebep olan şeyin hiç bir zaman ne olduğunu anlayamıyorum. Mutsuz,somurtkan,çelimsiz,çaresiz hissediyorum hiç bir şeyin güzel olamayacağını düşünüyorum hiç bir şeyin değişmeyeceğini düşünüyorum, böyle bir durumun hoş bir yanının olmadığı bir gerçek; ama bu iki zaman arasındaki çatışma benim hayata bağlılığımı artırıyor...
Aslında her zaman nefret ettiğimiz bazı şeyler iyi olabiliyor mesela sıkılmak; günde en çok yaptığımız şey sıkılma ve biz bundan daima şikayetçiyiz, bugün düşünürken aklıma geldi. Ya tanrı bize bunu bir güzellik diye vermişse, her zaman aynı şeyleri yapmamızı istemiyorsa, mesela en iyi dediğimiz şeyleri yaparken de bir saatten sonra sıkılıyoruz düşünsenize hiç sıkılmıyoruz ve her zaman aynı şeyleri yaparak hayatımızı devam ettiriyoruz. Ne kadar sıkıcı değil mi, bence bazı şeylere iyi bir gözle bakarsak gerçekten göreceğimiz  çok güzel şeyler olacaktır...
bir çöp kovasına bakıp yazıyorum canlı bir renkte üstünde çiçek motifleri var güzel görünüyor ama bu içine çöp konulmayacağı anlamına gelmiyor ne kadar güzel görünse de sonuçta içine çöp bırakılacak, insanlar da çöp kovasına benziyor bence içinde dıştan ne kadar güzel görünse de aslında içinde bok taşıdığı su götürmez bir gerçek öyleyse bu ne ego bu aşırı ego sahibi olan insanlar genelde içinde yaşadıklarını bir kenara bırakıp çevredeki insanların alkışlarına göre hareket ediyorlar Albert Camus'un dediği gibi ''insan ne ise o olmayı red eden tek varlıktır'' içimizden geldiği gibi yaşayalım,anı yaşamaya gayret gösterelim.Bir beklenti bekleyerek yaşamak kölelikten başka bir şey değildir...
Senin kaşın ve gözün arasındaki uyumun bağlayıcılığı, tanrı ile kulu arasındaki bağdan daha kuvvetli...
Bir an sen oluyorum...

Denize karşı oturup seni düşünüyorum
deniz köpürüyor
biram köpürüyor
yüreğim köpürüyor


Güneşe bakıp seni düşünüyorum
çevrem aydınlanıyor
çiçekler aydınlanıyor
ben aydınlanıyorum

Aya bakıp seni düşünüyorum
çevrem kararıyor
çiçekler kararıyor
ben kararıyorum

Aynaya bakıp seni düşünüyorum
bir an sen oluyorum...
Aylardan seni,günlerden cam kenarlarını severim...
Neden hep karamsarız. Anlayamam belki gerçekleri gördüğümüz için ya da kendi dünyamızda gerçek diye kabul ettiklerimizi gördüğümüz içindir.Sahi gerçek olan nedir ? karamsarlık acayip bir şey birden mükemmel düzenle kurulmuş,mükemmel güzellikler içinde yaşadığımız dünyada nefret etmeye başlıyor insan, ama bir türlü kopamıyor çünkü hepimiz bir şeylere inanmışız şu mükemmel dünyada inandıklarımız için yaşıyoruz ama inandıklarımız neden bizim için bir şey yapmıyor. böyle sürüp gitmez diye düşünüyor insan sonra elinden bir şey gelmeyince apışıp kalıyor olduğu yerde ne yapmak gerek inanmaya devam etmek mi yoksa,yoksası yok işte inanacağız böyle sürüp gider herhalde...

Blog Arşivi

Popüler Yayınlar

Dediği gibi...

Yazı , edebiyat, sinema vs gibi entelektüel uğraşlarla uğraştığım günden beri kendimle ve arkadaşlarımla konuştuğumda hep kendi olmak konusu...