Bugün otobüste bir dindar tanıdım,günde beş vakit namaz kılıp üç saat kuran okurmuş, aslında hayatı sevmezmiş ama allaha ayıp olmasın diye yaşarmış saatleri hep dakikmiş bir dakika bile geçiktirmezmiş namazını, acı çekmede de dakikmiş Dostoyevskiyi tanımış geçenlerde dahada ağırlaşmış acıları kuran okuyarak hafifletirmiş acılı gecen günlerini.

Geçenlerde bir  fahişe tanıdım otobüste günde 4 erkekle yatarmış hep dizi izlermiş günü böyle geçirir, insanları çok iyi anlarmış,kimin ne olduğunu anlaması için sadece bakması yetermiş insanlar onu hep tanımak isterken nasıl bu işe düştün dermiş hep aynı cevabı verip geçiştirirmiş, hayatı hiç sevmez bir şeylere  ayıp olmasın diye yaşarmış. Acı çeker, hep basit düşler kurar, düzeni sevmezmiş.

Geçen kendimi tanıdım otobüste kaybolmasın diye numaralı otobüslere bindirilmiş alzheimer
hastası yaşlı bir amca gibi nereye gideceğimi ne yapacağımı bilmiyordum, günde 16 saat düşünür günümü böyle geçirirdim günün çoğu zamanında acı çekerdim mutsuz olmak için bir şey yoktu ortada tıpkı acı çekmenin bir sebebi olmadığı gibi hep bir şeyler yapmak isteyip sadece düşünürüm. yaşamı pek sevmem ama kendime ayıp olmasın diye yaşarım.

Popüler Yayınlar

Dediği gibi...

Yazı , edebiyat, sinema vs gibi entelektüel uğraşlarla uğraştığım günden beri kendimle ve arkadaşlarımla konuştuğumda hep kendi olmak konusu...