-İstersen bir ayna al eline, dört bir yana tut. Bir anda yaptın gitti güneşi, yıldızları, dünyayı kendini, evin bütün eşyasını, bitkileri, bütün canlı varlıkları.
-Evet, görünürde varlıklar yaratmış olurum, ama hiçbir gerçekliği olmaz bunların.
-İyi ya, tam üstüne bastın işte düşüncemin; çünkü bu türlü varlık yaratan ustalar arasında ressamı da koyabiliriz, değil mi?
-Koyabiliriz tabi.
-Yaptığı şeyin gerçekliği yoktur diyeceksin, ama ressamın yaptığı sedir de bir çeşit sedir değil midir?
-Evet görünüşte bir sedir onunki de
-Ya dülgerin yaptığı? Biraz önce demiştin ki dülger sedir ideasını, yani bizce aslını, özünü yapmaz bir çeşidini yapar.
-Sedirin aslını yapmadığına göre, gerçeğini değil gerçeğine benzeyen bir örneğini yapmış olur.
Bu düşünceleriyle sanatı ve sanatı değersizleştirirken, ayrıca sanat eserlerinin ahlaki yönüyle de kötüye örnek olduğunu söyler. Platon'a göre sanatı sansürlemek gereklidir. Sanat eserlerinin kötü olanı sergilememesi taraftarıdır. Platon edebiyat ve tiyatronun tanrıları ve iyileri öven güdümlü eğitimde kullanılması kanaatindedir.
Peki bunların gerçek yaşamda hiç mi yeri yoktur. Sarhoş birisine bir şiirde karşılaşmamak onu gerçek yaşamda görmeyeceğimiz anlamına mı geliyor. Ya da her zaman güzel ve iyi olanı dillendirmek bizi güzel ve iyi olana mı sürükleyecek?