Körleşme veya kamaşma
Canetti’nin yazdığı dilde karşılığı kamaşma olarak geçiyor. Türkçe’de ise
körleşme biri göze gelen fazla ışıktan gözün görmeme durumu diğeri göze siyah
bir perde inmesi durumu. Bu farklılık bana sadece diller arasında bir fark
olarak gelmedi, belki de öyle değildir ama benim çıkarımım kitaplar ve entelektüel
ritüellerle kutsanmış aydın kişinin yani Dr. Kien’in kendi yarattığı dünyada kendini aydın,
çevresindekilerini ise cahil olarak nitelendirerek aydın kesime yapılmış bir
eleştiri yönünde. Fakat buradaki Kien
cahil olarak gördüğü kişiler tarafından daima taciz ediliyor ve yağmalanmaya
çalışılıyor yani her şekilde Dr. Kien’in kendi içinde var ettiği dünyasına
saldırılıyor. Kien’in bu olaylar karşısında kayıtsız kalması işin ayrı boyutu.
Benim asıl varmak istediğim düşünce ise aydın kişinin topluma yabancılaşmış,
toplumun onu anlayamamasını düşünmesi ve o topluluk tarafından ortaya
çıkarılmış olan kitapları bir meta olarak görmeye başlaması kitaplar sanki
topluluktan bağımsız, insanların toplumdan ve diğer insanlardan kaçması ve
sığınması gereken bir kule olarak görülüyor. Şimdi yukarıda bahsettiğim körleşme ve kamaşma
başlıklarının kitapla ne kadar uyuştuğundan bahsetmek istiyorum. İnsanın bir
işi yaparken aldığı zevk ve başarısı onun egosunu tatmin eder ve kendini ileri
görmesini sağlar Dr. Kien sevdiği iş olan kitaplarla zaman geçirmeyi bir ritüel
haline getirerek kendi egosunu tatmin ediyor çok bilginin verdiği –gözü
kamaştıran ışık- cesaret ile kendi çevresindekilerini kendi dünyasındaki
nitelikleri karşılayamadığı için cahil görüyor. Bu onun dış dünyaya karşı gözüne
perde inmesine sebep oluyor. Nuri Bilge
Ceylan’ın yönetmenliğini yaptığı ‘’Kış Uykusu’’ filmindeki Aydın karakteri bir
nevi Dr. Kien’e benzemektedir. Kitaplar ve entelektüel ritüelin verdiği huşu
Aydın’ı kendi çevresine cahil, alt insan olarak bakmasını sağlamıştır. Peki
bunun zengin burjuva tiplerinden ne farkı vardır? Sadece kitap okuyup bilgili
olması mı? Tabi bunu her entelektüel yaşamı arzulayan insanlar için
söyleyemeyiz. Gerçekten de toplumda var olan riyakar ve sahte yüzler karşısında
kendi kabuğuna çekilen insanlarda vardır. Fakat bunların farkı ise bunu
korkmadan karşısındakilerine söyleyebilmeleridir. Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar adlı hikâyesinden
esinlenerek çekilen yönetmenliği Zeki
Demirkubuz’un yaptığı Yeraltı filmindeki Muharrem'de buna bir örnektir. . Bu örnekleri günümüz sinemacılarından ve Türk yapımı filmlerden
vermemin sebebi daha basit anlaşılması ve anlatmak istediğimin ne olduğunun
kavranmasıdır.
Blog Arşivi
Popüler Yayınlar
-
Ne gerek var böyle şevkli kasvetli havalara sonra kendimize tanrıdan pay biçiyoruz,bak günün anlam ve önemi geçiyor önümüzden sen ve benden ...
-
Aslında her zaman nefret ettiğimiz bazı şeyler iyi olabiliyor mesela sıkılmak; günde en çok yaptığımız şey sıkılma ve biz bundan daima şikay...
Dediği gibi...
Yazı , edebiyat, sinema vs gibi entelektüel uğraşlarla uğraştığım günden beri kendimle ve arkadaşlarımla konuştuğumda hep kendi olmak konusu...